Ben Olmalıydım 12
Sevginin türlerine ilişik ilk psikiyatri dalında çhileışma Sigmund Freud aracılığıyla yapılmıştır. Freud, sevginin her çeşitsünün kaynağının cinsellik bulunduğunu öne sürer. Bu görüşüyle çok oylumlu eleştirilere maruz kalsa da, biyolojik olarak sevginin, hormonlar evet da kimyasallar bakımından cinsellikten farklı bir kaynağı yoktur. Freud’a bakılırsa sevginin umum başka türleri (ev sevgisi, tanrı sevgisi) uygarlıkla gelişen yüceltmelerin sonucudur ve cinsellikten türemiştir. Bu konuda özellikle domestik kültlerindeki totem-tabu anlayışı üzerinde durarak tetkik yapar.
Psikanalist Erich Fromm, sevgiyi insanlığın sorunlarına bir yanıt olarak, kişideki enerjik ve yaratıcı gücün kaynağı bir erke olarak ve bu kavil konusu yaratıcılıkla sevmeyi de bir konuşma olarak tanılamamlar. Bu çerçevede sevgiyi biyolojik kaynağı ne olursa olsun beş türde sınıflandırır: kardeşçe bağlılık, temelç bağlılık, cinsel bağlılık, öz bağlılık ve tanrı sevgisi.[2]
Kardeşçe bağlılık
Sevginin en anayasa türüdür. Diğer umum türlerin içinde de mahal hileır. Günah, saygı ve farklı insanoğluı düşünme kabilinden davranışlar bu türdedir.
Anaç bağlılık
Annenin çocuğuna duyduğu koşulsuz sevgidir. Anaç sevginin en kabartılı özelliği, koruyuculuk davranışıdır. Kardeşçe sevgideki kabilinden ağırlık ve farklı insanoğluı önemseme davranışı burada da görülür fakat aradaki ayırt sevginin, annenin çocuğuna doğrusu bentlı evetğu karınin bir ödenek evet da koşul sorgulamadan gerçekleşmesidir. Bu bağ determinist değil, annenin kendiyle umum bir şeyi sevmekte evetğu karınin dönüşlüdür ve böylelikle öz bağlılık karınerir. Kocakarı ödenek sorgulamaz, çünkü çocuğu sevmekle doğrusu kendini sevmektedir. şüphesiz sevginin bu türü kocakarı-çocuk ortada sınırlı kalmaz. Bu biyolojik bağın olmadığı yerde de isim ilişkilerinde temelç bağlılık görülebilir.